Hukuki Bilgilendirmeler

05.04.2023 Tarih ve 32154 Sayılı Resmi Gazetede İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

CEZA VE CEZA MUHAKEMESİ ALANINDAKİ DEĞİŞİKLİKLER

1.) 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler

Göçmen Kaçakçılığı Suçu Bakımından

·05.04.2023 değişiklikleri ile göçmen kaçakçılığı suçunda cezanın alt sınırı üç yıldan beş yıla çıkarılmıştır. Buna göre, göçmen kaçakçılığı suçunu işleyen fail; beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve bin günden on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacaktır.

MADDE 16- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 79 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “üç yıldan” ibaresi “beş yıldan” şeklinde değiştirilmiştir.

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Suçları Bakımından

·TCK m.188’de düzenlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunda cezayı ağırlaştıran sebeplere eklemeler getirilmiştir. Buna göre, cezanın ağırlaştırılmasına neden olan suça konu madde türlerine “sentetik katinon ve türevleri, sentetik opioid ve türevleri veya amfetamin ve türevleri” eklenmiştir.

MADDE 17- 5237 sayılı Kanunun 188 inci maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan “sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması,” ibaresi “bazmorfin, sentetik kannabinoid ve türevleri, sentetik katinon ve türevleri, sentetik opioid ve türevleri veya amfetamin ve türevleri olması,” şeklinde değiştirilmiştir.

·Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçlarında kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmesini düzenleyen CMK m.191/2 fıkrasında değişikliğe gidilmiştir. Buna göre 05.04.2023’ten itibaren verilecek kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararları kolluk birimlerine de bildirilecektir.

MADDE 18- 5237 sayılı Kanunun 191 inci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş ve üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Erteleme kararı kolluk birimlerine de bildirilir.”

·Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçlarında kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmesi halinde asgari bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaktaydı. Ayrıca bu süre Cumhuriyet savcısının kararıyla üç aylık sürelerle bir yıl daha uzatılarak en fazla 2 yıl olacak şekilde uygulanmaktaydı. Değişiklik ile birlikte, denetimli serbestlik süresinin altışar aylık sürelerle iki yıl daha uzatılabileceğine karar verilmesi mümkün kılınmıştır. Dolayısıyla 05.04.2023 tarihinden itibaren uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarında kamu davasının açılmasının ertelenmesi halinde 1 yıllık denetimli serbestlik süresi 2 yıl daha uzatılarak en fazla 3 yıl olacak şekilde uygulanabilecektir.

MADDE 18- 5237 sayılı Kanunun 191 inci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş ve üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.“(3) Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre denetimli serbestlik müdürlüğünün teklifi üzerine veya resen Cumhuriyet savcısının kararı ile altışar aylık sürelerle en fazla iki yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir. Cumhuriyet savcısı, erteleme süresi zarfında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığını tespit etmek için yılda en az iki defa şüphelinin ilgili kuruma sevkine karar verir.”

2.) 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler

·Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçuna istinaden gizli soruşturmacı görevlendirilmesi durumunda kamuya açık yerlerde ve işyerlerinde delil toplamak amacıyla ses veya görüntü kaydı yapmasına izin verilebileceğine hükmedilmiştir.

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi

MADDE 19- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 139 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Hâkim, soruşturmacının yedinci fıkranın (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan suç bakımından kamuya açık yerlerde ve işyerlerinde delil toplamak amacıyla ses veya görüntü kaydı yapmasına izin verebilir.”

·Sanığın duruşmada hazır bulunmaması durumunda hakkında delil toplanabileceği bilinmektedir. Aynı zamanda değişiklik öncesinde sanık hakkında, sorgusu yapılmaksızın mahkumiyet kararı verilmemekle birlikte, mahkumiyet dışında herhangi bir karar tesisi mümkündü. Değişiklik ile sanık hakkında yokluğunda ve sorgusu yapılmaksızın verilebilecek kararlar daraltılmıştır. Buna göre sanığın sorgusunun yapılmamış ve duruşmada yokluğu durumlarında hakkında mahkumiyet, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirine hükmedilemeyecektir.

MADDE 20- 5271 sayılı Kanunun 193 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(2) Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbiri dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.”

·Hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde bu hükme karşı itiraz yoluna başvurulabilmektedir. Yargıtay, itiraz edilmesi durumunda hem hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartlarının oluşup oluşmadığı hem de mahkumiyet hükmünün yerinde olup olmadığına ilişkin bir inceleme yapılması gerektiğini belirtmektedir. Ancak uygulamada, HAGB itirazı yapılması durumunda itirazı inceleyen merci, yalnızca HAGB şartlarının oluşup oluşmadığını denetlemektedir. Getirilen yeni hüküm ile bu uyuşmazlık çözüme kavuşturulmuştur. CMK m.231’e eklenen 12. Fıkraya göre itiraz merci hem HAGB koşullarının oluşup oluşmadığını hem de mahkumiyet hükmünün yerinde olup olmadığını denetleyecektir. Mahkumiyet hükmünde hukuka aykırılık tespit edilmesi durumunda ise dosyayı yeniden karar veren mahkemeye gönderecektir.

MADDE 21- 5271 sayılı Kanunun 231 inci maddesinin onikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. İtiraz mercii, karar ve hükmü inceler; usul ve esasa ilişkin hukuka aykırılık tespit ettiği takdirde, gerekçesini göstererek karar ve hükmü kaldırır ve gereğinin yapılması için dosyayı mahkemesine gönderir.”

·2017 değişikliği ile bölge adliye mahkemesi (BAM) ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına karşı BAM Cumhuriyet savcılığının re’sen veya istem üzerine itirazı mümkün kılınmıştır. Ancak yeni değişiklikler ile bu itirazın kapsamı daraltılmıştır. Şöyle ki; sanık aleyhine itiraz edilebilmesi için kararı etkileyecek nitelikte esaslı bir hatanın bulunması zorunlu kılınmıştır. Bununla birlikte yapılacak aleyhe itiraz, sanık veya müdafiine tebliğ edilecek ve bu tebliğin ardından sanık veya müdafiine 7 gün içerisinde yazılı cevap hakkı tanınmıştır.

MADDE 22- 5271 sayılı Kanunun 308/A maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya mevcut ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

“Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına karşı bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı, re’sen veya istem üzerine, kararın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde kararı veren daireye itiraz edebilir.”

“Sanık aleyhine itiraz edilebilmesi için kararı etkileyecek nitelikte esaslı bir hatanın bulunması zorunlu olup, bu itiraz sanık veya müdafiine daire tarafından tebliğ olunur. Tebligat, ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine yapılmasıyla geçerli olur. İlgililer, tebliğden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevap verebilir.”

3.) 5275 Sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda Yapılan Değişiklikler

·Değişiklik ile 5275 sayılı Kanun’a 16/A maddesi eklenmiştir. Bu madde ile kadın hükümlülere özgü olarak cezanın infazının ertelenmesi nedeni getirilmiştir.

Çocuğunun hastalığı nedeniyle kadın hükümlünün cezasının infazının ertelenmesi

MADDE 16/A- (1) İnfazına başlanmış olsa bile, toplam on yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkûm olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen kadın hükümlünün, engelliliği nedeniyle bakıma muhtaç olan veya ağır bir hastalığa maruz kalan on sekiz yaşını doldurmamış çocuğunun bulunması ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağının değerlendirilmesi hâlinde, cezasının infazı Cumhuriyet Başsavcılığınca bir yıla kadar ertelenebilir. Erteleme süresi her defasında altı ayı geçmemek üzere en çok dört kez uzatılabilir. Erteleme süresi içinde zamanaşımı işlemez. Çocuğun engellilik nedeniyle bakıma muhtaç olma veya ağır hastalık hâli, 16 ncı maddenin üçüncü fıkrasına göre belirlenir. Erteleme süresi içinde; hükümlünün ertelemenin amacına veya yükümlülüklere aykırı davrandığının denetimli serbestlik müdürlüğü veya kolluk birimlerince tespit edilmesi, hükümlü hakkında kasten işlenen bir suçtan dolayı kamu davası açılması veya çocuğun iyileşmesi hâlinde, erteleme kararı kaldırılarak ceza derhâl infaz olunur. Hükümlü, Cumhuriyet savcısı tarafından erteleme süresi içinde;

a) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek,

b) Belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak,

c) Ekonomik durumu göz önünde bulundurularak belirlenen güvence miktarını yatırmak,

yükümlülüklerinden en az birine tâbi tutulur. Hükümlü hakkında ayrıca Cumhuriyet savcısı tarafından yurt dışına çıkamama yükümlülüğü konulur.

·5275 sayılı Kanun’da m.71 ile hükümlülerin muayene ve tedavi istekleri düzenlenmiştir. Bu maddeye göre hükümlüler, muayene ve tedavi olanakları ve tıbbi araçlardan yararlanma hakkına sahiptir. 5.04.2023 değişikliği ile TCK m.191’de yer alan kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan hükümlü olanların tedavisi ve rehabilitasyonu zorunlu kılınmıştır. Bununla birlikte bu suçlardan hükümlü olanlar için tedavi ve rehabilitasyon programlarının uygulanacağı müstakil ceza infaz kurumları açılabilecek veya mevcut infaz kurumunun bir bölümü bu amaç için düzenlenebilecektir. Böylece bağımlıların ceza infaz kurumlarında geçireceği sürede ıslahına yönelik çalışmalar yapılmasının önü açılmıştır.

MADDE 24- 5275 sayılı Kanunun 71 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(2) Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde yer alan kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan hükümlü olanların tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılması zorunludur. Bu suçtan hükümlü olanlar için tedavi ve rehabilitasyon programlarının uygulanacağı müstakil ceza infaz kurumları açılabileceği gibi mevcut ceza infaz kurumlarının bir bölümü de bu amaç için düzenlenebilir. Tedavi ve rehabilitasyon birimleri ile programlarının asgari standartları Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca belirlenir. Tedavi ve rehabilitasyon programlarının başarılı olabilmesi amacıyla hükümlünün izin, ziyaret ve görüşme hakları uzman görüşü doğrultusunda geçici olarak kısıtlanabilir. Başka bir suçtan hükümlü olup uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı olduğu tespit edilen hükümlüler hakkında da bu fıkra hükmü uygulanır.”

·5275 sayılı Kanun m.105/A ile denetimli serbestlik tedbirleri uygulanarak cezanın infazı düzenlenmiştir. Buna göre hükümlü, koşullu salıverilme tarihine kadar kamuya yararlı özel bir işte ücretsiz çalıştırılabilecek, bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulabilecek, belirlenen yer veya bölgelere gitmesi yasaklanabilecek, belirlenen programlara katılmasına karar verilebilecektir. 05.04.2023 değişikliği ile kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan hükümlü olanlar için zorunlu bir yükümlülük öngörülmüştür. Buna göre bu suçlardan hükümlü olanlar bu yükümlülüklere tabi tutulabileceği gibi ayrıca tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılma yükümlülüğüne tabi tutulması zorunlu kılınmıştır.

MADDE 25- 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesinin beşinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde yer alan kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan hükümlü olanlar ayrıca tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılma yükümlülüğüne tabi tutulur.”

4.) 5402 Sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler

·Uyuşturucu madde suçları ile ilgili önemli bir yenilik de Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu’na getirilmiştir. Kanuna eklenen “Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullananlar hakkında uygulanacak tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin görevler” başlıklı 12/A maddesi ileTCK m.191 gereği denetimli serbestlik tedbiri veya tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri verilen şüpheliyle ilgili olarak karar verilecek tedbirler düzenlenmiştir. Öngörülen on tedbirden asgari olarak üçüne karar verilmesi zorunlu kılınmıştır.

MADDE 27- 3/7/2005 tarihli ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununa 12 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullananlar hakkında uygulanacak tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin görevler

MADDE 12/A- (1) Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesi gereğince Cumhuriyet savcısı tarafından hakkında denetimli serbestlik tedbiri veya tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri verilen şüpheliyle ilgili olarak denetimli serbestlik müdürlüğünce;

a) Tedaviye tabi tutulmak,

b) Belirlenen programlara katılmak,

c) Çocuklarla bir arada olmayı gerektiren ortamlarda çalışmaktan yasaklanmak,

d) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek,

e) Bir bölgede denetim veya gözetim altında bulunmak,

f) Eğitim kurumuna, eğitim programına veya mesleki uğraşlarına ilişkin eğitime devam etmek,

g) Belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmak,

h) Gözetim altında ücret karşılığı çalıştırılmak,

ı) Silah bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silahları makbuz karşılığında adli emanete teslim etmek,

i) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek,

yükümlülüklerinden en az üçüne veya daha fazlasına karar verilir. Yükümlülükler, şüphelinin ihtiyacına göre bu fıkrada belirtilenlerle sınırlı olarak her aşamada değiştirilebilir veya ilave yükümlülükler getirilebilir. Gerekli görülmesi halinde denetimli serbestlik süresi içinde şüphelinin uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığının tespit edilmesi için denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından test yapılabilir veya bu amaçla şüphelinin ilgili kuruma sevki sağlanabilir.

5.) 2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda Yapılan Değişiklikler

·Gümrüklerden ülkeye izinsiz sokulmaya çalışılan veya ülke içinde izinsiz satıldığı görülen ve her ne surette olursa olsun kanuni yetkisi olmayanlar yanında bulunan uyuşturucu maddelerin ele geçirilmesinin ardından yapılacak işlemlere değişiklikler getirilmiştir. Buna göre ele geçirilen uyuşturucu maddelerin niteliğine ilişkin kesin rapor alındıktan sonra soruşturma aşamasında müsaderesine karar verilebilir. Bu maddeler içerisinden örnekler saklanır. Kararın kesinleşmesinin ardından alınan örnekler de mahalli mülki amirliğe teslim edilir.

MADDE 7- 12/6/1933 tarihli ve 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunun 20’nci maddesinin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Uyuşturucu maddelerin kesin olarak raporları alındıktan sonra, yönetmelikte belirlenen usule uygun olarak alınacak örneklerin saklanması kaydıyla müsaderesine sulh ceza hâkimliğince soruşturmanın her safhasında karar verilir.

Müsaderesine karar verilen uyuşturucu maddeler gereği yapılmak üzere mühürlü olarak mahalli mülki amirliğe teslim edilir.

Örnek olarak alınan uyuşturucu maddeler hükümle birlikte müsadere edilir ve ancak hükmün kesinleşmesinden sonra mahalli mülki amirliğe teslim edilir.”

·Kanun’a getirilen Geçici Madde 8 ile 20. Maddedeki değişikliklerin halihazırda el konulmuş bulunan uyuşturucu maddeler bakımından da uygulanacağına hükmedilmiştir.

MADDE 8- 2313 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 2- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce elkonulmuş uyuşturucu veya uyarıcı maddeler bakımından da 20 nci maddede bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan değişiklikler uygulanır. Kovuşturma evresinde; ilk derece mahkemesinde görülmekte olan dosyalar bakımından mahkemesince, istinaf veya temyiz kanun yolunda olan dosyalar bakımından ise UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle ilk derece mahkemesince derhal karar verilir. Örnek alınmamış dosyalarda yeterince örnek alınır.

Örnek olarak alınan uyuşturucu veya uyarıcı maddeler ancak hükmün kesinleşmesinden sonra mahalli mülki amirliğe teslim edilir.”

6.) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’da Yapılan Değişiklikler

·Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar ile uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçları nedeniyle el konulan, milli savunma veya iç güvenlik hizmetleriyle doğrudan ilgili silah, mühimmat, araç ve gereç ile sarf malzemesinin delil olarak saklanmasına gerek bulunmaması halinde, bu eşyaların Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığına tahsis edilmesi mümkündür. 05.04.2023 değişiklikleri ile el konulan silahın göçmen kaçakçılığı suçlarında kullanılmış olması halinde de aynı tahsisin gerçekleştirilebileceğine hükmedilmiştir.

MADDE 9- 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun ek 12 nci maddesinin birinci fıkrasına “suçlar ile” ibaresinden sonra gelmek üzere “göçmen kaçakçılığı ve” ibaresi eklenmiştir.

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununda Yapılan Değişiklikler

Değişiklik 1: 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapılmaktadır. Eski kanuna göre ticari davalardan konusubir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması zorunlu iken yeni değişiklik ile sayılan davalara ek olarak ticari davalardan, konusu bir miktar para olan itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunlu hale getirilmiştir.

Uygulama Zamanı: Menfi tespit ve istirdat davaları hakkındaki hükümler 01/09/2023 tarihinden sonra uygulanmaya başlanacaktır. (İtirazın iptali davaları istisnadır.)

Değişiklik 2:Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesinin birinci fıkrası yapılan değişiklikler uyarınca "menfi tespit davası", dava şartı olarak arabuluculuk kapsamına alınmaktadır.

7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanununda Yapılan Değişiklikler

Değişiklik 1: İş Mahkemeleri Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikler uyarınca "menfi tespit davası", dava şartı olarak arabuluculuk kapsamına alınmaktadır.

Değişiklik 2: İş Mahkemeleri Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapılmaktadır. Hükümle, işçi veya işveren alacağı ve tazminatı talepleriyle ilgili olarak açılacak itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak düzenlenmekte ve böylece uygulamada ortaya çıkan tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.

Uygulama Zamanı: Menfi tespit ve istirdat davaları hakkındaki hükümler 01/09/2023 tarihinden sonra uygulanmaya başlanacaktır. (İtirazın iptali davaları istisnadır.)

8049 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununda Yapılan Değişiklikler

Değişiklik 1: Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılmaktadır. Eski kanun maddesine göre Arabulucu, tutanak ve sonuçları konusunda tarafları bilgilendirir denilmekteyken yeni değişiklikle arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen tutanak ve sonuçlar konusunda hazır bulunmayan tarafları her türlü iletişim vasıtasını kullanarak bilgilendireceği hükme bağlanmakta ve böylelikle arabuluculuk sürecinin sonucundan, hazır bulunmayan tarafın da bilgi sahibi olması amaçlanmıştır.

Değişiklik 2: Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa 17/A maddesi eklenmiştir. Singapur Sözleşmesi kapsamında arabuluculuk sonucu düzenlenen sulh anlaşma belgelerinin yerine getirilmesi için icra edilebilirlik şerhinin asliye ticaret mahkemesinden alınması gerektiği düzenlenmektedir.

Aynı maddenin ikinci fıkrayla, icra edilebilirlik şerhinin alınacağı yetkili asliye ticaret mahkemesi belirlenmektedir.

Üçüncü fıkrayla, mahkemenin icra edilebilirlik şerhinin verilmesine ilişkin incelemeyi, dosya üzerinden Sözleşme hükümleri ile 18 inci madde hükmüne göre yapacağı, gerektiğinde gerekçesini de göstererek duruşma açabileceği hükme bağlanmaktadır.

Değişiklik 3:Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa 17/B maddesi eklenmektedir. Taşınmazın devrine veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklar ihtiyari arabuluculuk kapsamında olduğu hüküm altına alınarak belirsizlik giderilmiştir.

Kanun maddesine eklenecek ikinci fıkrayla, birinci fıkra kapsamındaki uyuşmazlıklarla ilgili olarak arabuluculuk sürecinde taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlandığına dair tapu siciline şerh verilmesi ve bu şerhin kaldırılması usulü düzenlenmektedir.

Kanun maddesine eklenecek üçüncü fıkrayla, anlaşma belgesi düzenlenirken taşınmazın devri veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasıyla ilgili olarak kanunlarda yer alan sınırlamalar ile usul ve esasların dikkate alınacağı hükme bağlanmaktadır.

Kanun maddesine eklenecek dördüncü fıkrayla, bu madde kapsamında düzenlenen anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerhin alınmasının zorunlu olduğu açıkça hükme bağlanmaktadır. Bu şerh taşınmazın bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesinden alınacaktır.

Kanun maddesine eklenecek beşinci fıkrayla, anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerhin verilmesiyle ilgili diğer hususlar hakkında 18 inci madde hükmünün uygulanacağı düzenlenmektedir.

Değişiklik 4: Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18. Maddesinin dördüncü bendinde taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılırken yeni değişiklik ile kanun maddesine icra edilebilirlik şerhi alınması zorunlu haller istisna edilmiş ve hükme bağlanmıştır.

Değişiklik 5: Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun 18/A maddesinin yedinci ve on altıncı fıkralarına cümleler eklenmektedir.

Yedinci fıkrada yapılan düzenlemeyle arabulucunun, avukatı bulunsa bile asıl tarafı arabuluculuk süreci hakkında bilgilendirmek zorunda olduğu hükme bağlanmaktadır.

Maddenin onaltıncı fıkrasına eklenen cümleyle hükme göre, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından sonra, başvuran aleyhine uyuşmazlık konusuyla ilgili olarak icra takibi yapılması durumunda, başvuranın bu takibe karşı son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde 2004 sayılı Kanunun 72 nci maddesi uyarınca menfi tespit davası açması ve talep etmesi halinde başvuran (davacı) 72 nci maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen imkânlardan yararlanabilecektir. (İcra Ve İflas Kanunu madde 72/2 "İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.)

Değişiklik 6:Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk kanuna 18/B maddesi eklenmektedir.

Fıkranın (a) bendiyle, kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların dava şartı olarak arabuluculuk usulüne tabi olacağı hüküm altına alınmaktadır. Ancak kiralanan taşınmazların 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler dava şartı olarak arabuluculuk usulüne tabi olmayacaktır. Bu kapsamda, icra mahkemesine yapılacak itirazın kaldırılması talepleri ile tahliye talepleri dava şartı olarak arabuluculuğa tabi olmayacaktır. Ancak anılan usulde sulh hukuk mahkemesinde dava açılması gerektiğinde dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanacaktır.

Fıkranın (b) bendiyle, taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıkların dava şartı olarak arabuluculuk usulüne tabi olacağı düzenlenmektedir.

Fıkranın (c) bendiyle, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıkların dava şartı olarak arabuluculuk usulüne tabi olacağı hükme bağlanmaktadır.

Fıkranın (ç) bendiyle, komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıkların da dava şartı olarak arabuluculuk usulüne tabi olacağı kabul edilmektedir.

İkinci fıkrayla, birinci fıkrada sayılan uyuşmazlıklardan taşınmazla ilgili olanlar hakkında anlaşma belgesi düzenlenirken taşınmazla ilgili olarak kanunlarda yer alan sınırlamalar ile usul ve esasların dikkate alınacağı hükme bağlanmaktadır.

Üçüncü fıkrayla, bu madde kapsamında düzenlenen anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerhin alınmasının zorunlu olduğu açıkça hükme bağlanmaktadır. Bu şerh taşınmazla ilgili anlaşma belgeleri bakımından taşınmazın bulunduğu yer, diğer anlaşma belgeleri bakımından ise arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden alınacaktır.

Dördüncü fıkrayla, anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerhin verilmesiyle ilgili diğer hususlar hakkında 18 inci madde hükmünün uygulanacağı düzenlenmektedir.

*** Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk kanuna geçici madde eklenerek 18/B maddesinin dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümlerinin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmayacağı düzenlenmektedir.

05.04.2023 tarih ve 32154 sayılı mevzuat değişikliği tam metni için:

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/04/20230405-3.htm